Birkaç jazz albümüne birlikte göz atalım. Ella Fitzgerald Sings the Cole Porter Songbook iyi bir seçim olacaktır. 1956 yılında Verve Records tarafından yayınlanan albüm Fitzgerald’In büyük Amerikalı bestecilerin eserlerini seslendirdiği kayıtlar bütünün bir parçası olarak nitelendirebiliriz bu plağı. Daha sonraki çalışmalarda olduğu gibi albümde seçilen şarkılar Buddy Bregman tarafından düzenlemiştir. Orkestra da Bregman tarafından yönetilir. Fitzgeraldı’n Verve Records için yaptığı bu kayıt Fitzferald’In vokal konusundaki doğuştan yeteneğini gözler önüne sermiş ve klasik şarkılardaki hakimiyeti geniş bir hayran kitlesinin dikkatini çekmiştir. Hazır albümden bahsetmişken keyifli bir ayrıntıyı sizlerle paylaşayım. Albümün prodüktörü olan Norman Granz, şarkıların yaratıcısı olan Cole Porter evinde ziyaret etmiş ve plağı daha yayınlanmadan kendisine dinletmiş. Cole çok etkilenir ve genç kızın sesinin ve vokal tekniğinin hayranı olur. Albüm öylesine büyük bir performans içermektedir ki, aradan uzun seneler geçmesine rağmen bir çok şarkının daha iyi denilebilecek yorumuna denk gelmek pek mümkün değildir. Bunların yanında önemli bir Amerikan bestecisinin en önemli eserlerini, müthiş bir orkestrasyon ve düzenleme ile harika bir vokal ile birleştiren albüm Amerikan Kongre Kütüphanesinin resmi kayıtlarına alınmış ve orijinal bantların bir kopyasının kütüphane arşivinde saklanmasına karar verilmiştir. Albüm müthiş orkestrasyon ile beraber Fitzgerald’ın vokalini ön plana çıkartan bir yapıda. Ben Speaker Corner tarafından basılan plağı kullandım ki ülkemizde de çok rahatlıkla bulabilmek mümkün. MOS-FET yapılı amplifikatörler 1970’lerden itibaren vakum tüplü amplifikatörlerin tonlarının bir nevi modern selefi olarak nitelendiriliyor. Açıkçası bu tanımlamanın doğru olduğunu düşünüyorum. Fitzgerald’In kadife sesi, genç yaşındaki muazzam sesi tüm ihtişamı ile karşımızda. Sistem sıcacık çalıyor ancak geride orkestranın müthiş performansı da tane tane duyulabiliyor. Destiny neredeyse tüplü bir ampli sıcaklığında odayı güzel notlarla doldurmayı beceriyor. Amplini sesini alçaltıp yükseltmenin bu durumda bir değişiklik yapmadığını söylemek mümkün. Sahne sistemin ortasında oluşmuş durumda, katman katman bir sunum var. Creek tasarımcıları iyi br iş yapmışlar bu kesin.
IIro Rantala’nın Lost Heroes albümünden sizlere daha önce bahsetmiştim. Iiro Rantala, inlandinya’nın dünyaca ünlü caz piyanisti. ACT plak firmasından yayınlanan şimdilik tek albümü Lost Heroes. Bu albüme geçmeden önce müzisyenden bahsedeyim. Rantala hem caz hemde klasik müzik eğitimi görmüş. Çeşitli topluluklarda çalışıyor olsa da, besteleri bir adım önde gidiyor sanırım. Finli müzisyenlerden oluşan Trio Töykeat ile oldukça fazla sayıda albümü var. Ayrıca Iiro Rantala New Trio gibi üçlülerin yanında solo çalışmaları da var. Albüme genel olarak baktığınızda 10 şarkıdan oluşan ve her şarkının farklı bir konsepte sahip olduğunu görüyoruz. Albümden 3 şarkıyı mercek altına alalım, “Waltz For Bill” – Bill Evans’ın hatırası için yazılmış bir şarkı. Bill Evans’ın hatırasının yanında onu çok seven Finli bir müzikseverin ölümü de bu şarkıda anılmış. Şarkı ölümcül güzellikte. “Can’t Get Up” – Amerikalı bas virtüözü Jaco Pastorius anısına yazılan bu şarkıda Finli piyanist tüm ağırlığı bas notlara vermiş ve bu oktavlarda gezinmiş. Çok ilginç bir çalışma. “Tears For Esbjörn” – Tahmin edebileceğiniz gibi Esbjörn Svensson’un beklenmeyen ölümü üzerine yazılan bu şarkı son derece sade yapıda ve son derece sakin. Kuzey cazının etkilerini taşıyan şarkı albümünde genel çizgisini belirliyor. Bu üç şarkının ortak özelliği piyanonun farklı oktavlarında yoğunlaşması. Piyano hifi sistemleri için çok zorlu bir enstrümandır. İyi kayıtlı tek piyano albümleri sistemlerin genel çizgisini öğrenmek veya tadını anlayabilmek için önemli ipuçları sunar. İsterseniz klasik isterseniz caz, artık kendi zevkinize göre, albümleri ile hem keyifle müzik dinlerken hemde sistemler hakkında bayağı br fikir sahibi olabilirsiniz. Destiny ayrıntıları son derece net şekilde bizlere sunarken özellikle yüksek oktavlarda tokmakların tellere dokunması sırasındaki zaman zaman oluşan sesleri sansürsüz şekilde duymamızı sağlıyor.
Destiny 2 ile klasik müzik dünyasına doğru yelken açalım. Brahms – Sonatas for cello and piano No. 1 & 2 Kayıt için Stereo Mecmuası’nda önceki yıllarda Birkaç not düşmüşüz. Birinci Sonat Brahms’ın erken çağlarda bestelediği bir eser olmasına karşın (Senfonilerine başlamadan önce) tam 21 sene sonra besteleyeceği ikinci sonatıyla karakter benzerlikleri şaşırtıcıdır. Ancak burada en şaşırtıcı olan cello’da Janos Starker ve piyano’da Gyorgy Sebok’un birlikteliğidir. Sonatlar cello Ve piyano için yazılmış ve müzisyenler bu kayıtta birlikteliklerini olağanüstü bir şekilde icra etmişler. Plakta kaydın nerede ve hangi tarihte yapıldığı konusunda bilgi düşülmemiş ancak son derece berrak ve akıcı. Cello’nun gövdesi tüm varlığıyla kayda geçmekle kalmamış piyano ile olan konumu çok açık bir şekilde belli olmakta. Speakers Corner çoğunlukta olduğu gibi çok iyi bir baskı gerçekleştirmiş ve vinil son derece sessiz/dip gürültüsüz. Bu sonatlar belki de Brahms’ın oda müziği için yazmış olduğu en güzel eserlerden. Zorlu iki enstrümanın birlikteliği Destiny için bir problem olmuyor. Ampli kuvvetini gösterirken yoğun melodileri bizlere ulaştırmak konusunda sıkıntı yaşamıyor. Özellikle bas performansı etkileyici.
Mozart Requiem Mass D Minor. Requiem Mass D minor (K. 626) veya Re Minör, Wolfgang Amadeus Mozart’ın 1791 yılında Viyana’da bestelemeye başladığı ancak ölümü yüzünden tamamlayamadığı bir eseridir. Eser, öğrencisi Franz Xaver Süssmayr tarafından tamamlanmış olup, eseri sipariş eden Kont Franz von Walsegg’e teslim edilmiştir. Kont bu eseri eşinini ölümü sebebiyle Mozart’a ısmarlamıştı. Burada bir de enteresan nokta var, kontun eşinin ölümü 14 Şubat sevgililer gününe denk geliyor. Eser, müzik tarihinin en gizemli, üzerinden en çok tartışılan eserlerinden bir tanesidir. Bunun sebebi anlatılan çeşitli mitler, tartışmalar ve zaman zaman bulunan ve büyük tartışmalar yaratan el yazısı notlardır. Rivayetlere göre Mozart’ın elinden yazılmış notlara göre eserin bazı bölümlerini ölmeden önce yazan Mozart’ın yazmadığı bölümleri Süssmayr yazmıştır. Ancak tartışma konusu olan Süssmayr’ın orijinal olarak nitelendirdiği bölümlere de müdahale ettiğidir. Anlayacağınız konu son derece yoğun şekilde tartışılan ancak cevabını kimsenin tam olarak veremeyeceği bir konu. Üretilen ve tartışılan mitler tabii ki bununla sınırlı değil. 1960 yılında keşfedilen bazı taslaklar araştırmacılara bunların ağıtın “Amen” bölümünün olabileceğini düşündürüyor. Çeşitli müzikologlar bu konuya destek verince K. 626 yeniden düzenleniyor. Ancak bu çalışmalar ayrı bir katalog numarası altında listeleniyor. Şu an müzik araştırmacıları “Amen” bölümünün Requiem’in bir parçası olup olmadığı konusunda tartışmaya devam ediyorlar. Plak için Speaker Corners harika bir baskı yapmış, sistemi hem orkestra hemde koral olarak oldukça zorlama potansiyeline sahip bir kayıt. Açıkçası sistem ne kadarına izin veriyorsa o kadar ayrıntı duyabiliyorsunuz. Destiny gücünü bu plakta son derece etkileyici şekilde ortaya koyuyor. Detaylar son derece etkileyici ancak birden bire aşağı inip tekrar yukarı tırmanan pasajlardaki kontrol insanı keyiflendiriyor. Baslar dolu dolu, katman katman bir sahne, vokallerde çok müzikal bir ton var.
Creek Destiny 2, 1.500 Sterlin artı KDV fiyat etiketi ile çok ucuz bir amplifikatör değil. Bu tutara ekleyeceğiniz yaklaşık 100 Sterlinlik bir pikap katı ile İsviçre çakısı gibi çok fonksiyonlu bir cihaza sahip oluyorsunuz. Kulaklık çıkışı, seçeceğiniz iğneye göre alacağınız bir pikap katı, aklınıza gelebilecek hemen her türden bağlantı seçeneği ile genişletilebilirlik çok üst seviyede. Tüm bu özelliklerden deneyebildiklerimde sonuçlar yüzümde bir gülümseme yaratmayı başardı. Tüm bunların ötesinde Destiny 2’nin asıl kuvvetli olduğu nokta, müzikal sunumu. Çok kuvvetli bir ampli, bas kontrolü, detay seviyesi, sahne oluşturabilme kapasitesi dikkat çekici. Ancak iş mid’lere geldiğinde Destiny asıl güzelliğin ortaya koyuyor. Dinlediğim hemen her türden albümde insanı müziğin içerisine sokmayı başaran performans göstermeyi başarıyor. Destiny yanına en az bir adet iyi kaynak isteyen bir amplifikatör. Arşiviniz ve koleksiyonunuzun durumuna göre iyi bir CD çalar veya iyi bir pikap ile Destiny kas gücünün yanında müzikal kabiliyetini de ortaya çok rahatlıkla koyabiliyor. Bu fiyat segmentinde hemen her türden müzik dinleyicisi için kısa alışveriş listesine eklemelerini ve imkan bulurlarsa dinlemelerini rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir amplifikatör.
Creek Destiny 2
Özellikler: 2x120W RMS(8 Ohmda)- 2x180W RMS (4 Ohmda) yüksek sınıf stereo tümleşik yükselteç, çift çıkış bağlantıları, 6 giriş, önamplifikatör çıkışı – güç yükselteci girişi, SRC 3 uzaktan kumanda, 43x28x8 cm, 10 kilo, siyah veya gümüş ön yüzlü
Fiyat: 1480 Sterlin + KDV
Temsilci: Sigma Ses / www.sigmases.com
Heyecanla okudum :)
Asım beyi ziyaret ettiğimde beni ciddi etkilemişti bu cihaz. Ve sanırım hedefim bu olacak.
Halihazırda Technics reciever’ımda stereo hoparlörlerimle bir de aktif subwoofer kullanıyorum mecburen. Destiny 2’de sub’a ihtiyaç duymayacağıma eminim.
İlla kullanmam gerekiyorsa da, bildiğim kadarıyla Destiny 2 buna da olanak tanıyor. Pre-out çıkışlara sub bağlanabiliyor, hem de stereo olarak. Ama dediğim gibi ihtiyaç duymayacağıma eminim. Sizin de dikkat çektiğiniz gibi, bu cihazın bas performansı yerli yerinde.
Daha da önemlisi, şu an mutlu mesut kullandığım TD-309’umun gerçek performansını Destiny 2 ile tam anlamıyla görmüş olacağım :)
Teşekkürler paylaşım için.
sevgiler.
“…Plakta kaydın nerede ve hangi tarihte yapıldığı konusunda bilgi düşülmemiş ancak…”
1959 Paris kaydıdır bildiğim kadarıyla…
Creek destiny 2 ile Evolution100a karşılaştırması yapabilirmisiniz?
Merhabalar,
Her iki ampli de Creek karakterine sahip olmakla birlikte Evo100 bence detay konusunda çok daha keyifli bir ampli. Ayrıca benim denemelerime göre bas performansı Evo’da bir miktar daha başarılı gözüküyor.