Woman Acceptance Factor Sayı 6


Herkese merhaba,

Sıcaklar, milli maçlar derken –hala Almanya maçının şoku içindeyim. Attığımız golün hemen ardından yediğimiz gol :( – kendimizi yeni sayımızın telaşı içinde bulduk. Araya ufak bir Çeşme tatili sıkıştırdık. ÖSS’den önce gittiğimiz için sakin ve keyifliydi.

Tatilimizin keyifli anlarından biriside sipariş ettiğimiz 30’a yakın plağın elimize ulaşmış olmasıydı ve ülkemize yeni ithal edilen CD’leri öğrenince en az bir o kadar CD almamız gerektiğini farkettik ki sanırım böyle gidersek ben sadece salonu değil tüm odaları Hakan’a teslim etmek zorunda kalacağım. Yakında bulaşık makinesinin içinden CD’lerimiz çıkacak. Ama mutfağım için kanımın son damlasına kadar savaşacağım! Ev elden gidiyor. Ben şu an tabii ki abartıyorum. Ama önümüzdeki 5 yıl içinde abarttığım bu durumu yaşıyor olabilirim. Bu işin müzik dinleme keyfi daha ağır bastığı için bununda bir çaresini bulacağız elbet.

Plaklarımızı alıp evimize geldiğimizde gıcır gıcır kabından çıkartıp – böyle yeni plak almaya da bayılıyorum- dinlemeye başladık. Art Blakey’den Chet Baker’a kadar klasik caz plakları.

Yeni plak almayı seviyorum da eski plakların o küf kokusunu ve en çokta üzerinde kim bilir kimler tarafından yazılmış ufak notları okumayı da çok seviyorum. Bazen sevgiye dair sözcükler, bazende özlem… Hayata ve insana dair tüm güzellikler.

Plak ve pikaplar gerçekten çok keyifliler iyi ki zamanında bu işe bulaşmışım diyorum. Diyorum da asıl evimizdeki sistemi dinledikten sonra kendi evime gelip kendi sistemimde bir şeyler dinlediğimde bir şeylerin eksik olduğunu anlamaya başlayıp kendi sistemimi beğenmemeye başlıyorum. Bu aralar pikap koluma takılmış durumdayım. Benim pikabımın kolunu değiştirsek mi acaba. Diğer evdeki kollardan birini benim pikaba takıp bir denesek.. Nasıl olsa bir pikaba hatta birkaç pikaba yetecek kadar kol var evimizde. Allah’ım giderek kötülüyorum galiba…

Bir yandan değişiklik yapmak yeni bir şeyler alıp denemek isterken aslında tek istediğim sistemimizi daha minimal hale getirtebilmek. Özellikle bazı sistemleri gördükten sonra. Bakınız İzmir Gets Tchanged yazısı, Tayfun Dalyan’ın sistemi :)

Bizimki de sadeleşsin istiyorum. Ama bizde sistemimizin en kıymetlisi lambalı amplifikatörümüz- ki kendisinden bu sıcak havalarda pek hoşlanmıyorum- olunca pek o kadar sadeleşmek mümkün olmayacak sanırım. Uzun zamandır lambalı amplifikatörler kullanıyoruz yani onlardan vazgeçmek yok. En azından yan tarafta olan blokları tek bir parça halinde toplasak hoparlörleri de biraz daha birbirine yakınlaştırsak diyorum, sahne daha iyi olur ne dersiniz? Sanırım dergi baş editörünü bu şekilde kandıramam… Aslında bu sistemlerin yazlık ve kışlık versiyonunu yapmalılar bence. Kışlık sistem lambalı yazlık değil:) Mösyö Verdıer beni duysa acaba ne derdi ? Neyse daha fazla saçmalamadan devam edeyim.

Aslında bu işi bayanlara sevdirebilmek ve kabul ettirebilmek istiyorsanız sistemde minimum parça ve kablo olmalı ki bayanların sempatisini kazanabilsin. Bizim evdeki kabloları bir görseniz diyeceğim ama sanki siz çok farklısınız… Neyse bir an nerede yazı yazdığımı unutmuşum, acaba derginin girly bir edition’unumu yapsam… Kablolar lambalı çalarken kırmızı ve yassı olan takılacak yok bu çalarken öteki ince kablo takılacak. Karman çorman işler…

Sonuçta ben bu kadar karmaşıklıktan yana değilim sistem basit olmalı, kullanımı kolay, sesi güzel olmalı ve en önemlisi fazla yer kaplamasın istiyorum. Sistem minimal, arşiv geniş olsun istiyorum.

Seçil

Tags: