Bazı hifi markaları vardır, bir pazarda şansları bir türlü tutmaz. Ülkemizdeki hifi pazarında da bu tarz bahtsız markalar var ne yazık ki. Bugün sizlere o markalardan bir tanesinden bahsedeceğim; Rogue Audio. Rogue Audio bildiğim kadarı iki kez ülkemizde raflarda boy gösterdi. İlk boy gösterişinin hikayesini tam olarak bildiğimi söyleyemeyeceğim. Ancak ilk girişim Lotus Hifi (Günümüzde Lotus Concept) tarafından yapılmış yanılmıyorsam. Sanırım bu dönemde pek başarılı bir satış grafiğine ulaşmamış. Önümüzdeki aylarda yapacağım İstanbul ziyareti sırasında Tunç Bey’le denk geldiğimizde hikayeyi birinci ağızdan öğrenir, gerekirse düzeltme yaparım. Ancak Lotus’un, Audio Research gibi neredeyse efsaneleşmiş bir markayı uzun zamandır temsil ettiğini düşünürsek benzer konseptteki bir tüplü ampli markasının Audio Research adı altında ezilmesinin gayet doğal olduğunu düşünüyorum.
İkinci girişim ise Fil Elektronik tarafından yapılmıştı bildiğiniz gibi. Bu süreci daha yakınen gözlemleme fırsatım oldu. Bu dönemde Rogue Audio farklı konseptteki ürünlerini piyasaya çıkartmıştı. The Titan Series adı altında üretilen ürünler daha sade ve günümüzün Avrupalı ve hatta Uzakdoğulu rakiplerinin konseptinde üretilmiş ürünlerdi. Bu seri Atlas güç amplifikatörü ve ona uyumlu Metis pre-amplifikatörü ve Cronus entegre amplifikatörden oluşuyordu. O dönemde bu ürünlere ek olarak daha güçlü Tempest entegre amplifikatör de ülkemize gelmişti. Bu ürünlerle ilgili ilk gözlemlerimi yıllar önce kendi hifi bloğumdan meraklılara duyurmuştum. O dönemlerde daha Stereo Mecmuası fikri bile ortalarda yoktu :)
Yeni jenerasyon Rogue Audio ürünleri aslında genel hifi medyasından çok olumlu eleştiriler almışlardı. Ancak nedense firma Avrupa’da bir türlü satış başarısı yakalayamadı. Uzakdoğu ve Amerika için ise tam tersi bir durum söylenebilir. Bizim ülkemizde ise Avrupa’ya benzer bir durum söz konusu oldu gözlemleyebildiğim kadarı ile. Fil Elektronik’ten Hamdi Ünlü’ye bunun sebeplerini sordum. Tüketicilerin benzer fiyat seviyelerindeki Bluenote ürünlerini tercih ettiklerini, tüplü amplifikatör almak isteyen meraklıların ise direkt olarak J.C.Verdier ürünlerine kaydığını ve farklı bir markanın daha ekonomik fiyat etiketine sahip olmasının bu durumu değiştirmediğini, hatta çoğu tüketicinin push-pull Verdier tasarımlarından ziyade çok daha yüksek fiyat etiketlerine sahip Single Ended Triode’lara (SET) yöneldiğini belirtti.
Durum ne olursa olsun Rogue Audio’nun ülkemizdeki macerasının şimdilik bittiği su götürmez bir gerçek. Belki daha uygun bir zamanda (örneğin bundan 4-5 sene kadar önce tüplü amplilerin ülkemizde de yoğun talep gördüğü dönemlerde) tüketici ile buluşmuş olsa sonuç daha farklı olabilirdi, kim bilir?
Bu yazıyı neden yazıyorum derseniz, geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım ikinci el olarak Rogue Audio’nun Titan serisindeki Cronus entegre amplisini satın aldı ve test amacı ile evime getirdi. Hazır böyle bir imkan oluşunca bende notlar aldım ve sizlerle paylaşmak istedim. Bu amplinin satılmasıyla bildiğim kadarı ile ikinci el pazarında Rogue Audio ürünü de kalmamış oldu. Sanırım uzunca sayılabilecek bir zamanda ikinci el piyasasına bu ürünlerden hiçbiri çıkmaz. Ürünleri satın alan kişiler genelde odyofil dünyadan oldukça uzaklar. Bildiğiniz gibi ülkemizde bu tarz çok meraklı var. Bazen sahip oldukları ekipmanları gördüğümde veya duyduğumda şok yaşıyorum. Aklımıza gelmeyecek markaların ürünlerini kullanan bir çok meraklı olduğunu bilmek güzel! Keşke biraz daha katılımcı ve paylaşımcı olsalar diyeceğim ama böyle bir şey olacağını düşünmüyorum :)
Gevezeliği bir kenara bırakıp isterseniz Cronus’u mercek altına alalım. Ampli oldukça şık bir tasarıma sahip. Ampli fırçalanmış alüminyum ön panele sahip geri kalan tüm bölgeleri siyah renkte. Aslında grafit tarzı bir renk demek daha doğru olur. Rogue Audio firması amplisinin ön kesitini kısa tutmak için ciddi şekilde uğraşmış. Bunun en önemli sebebinin amplinin yana ve özellikle arka bölüme doğru genişliği sanırım. Cihazı incelterek psikolojik görüntüyü oldukça küçültmüşler. Amplinin ön tarafında sırasıyla soldan sağa açma kapama düğmesi, oldukça iri bir uzaktan kumanda sinyal gözü, kulaklık çıkışı, kaynak seçici, denge (balance) ayarı ve ses kontrolü bulunuyor. Amplifikatörün ön paneli gerçekten oldukça ince ve şık. Amplifikatörün üzerinde ise ilk göze çarpanlar tabii ki vakum tüpler. Rogue Audio amplisinde 4 adet EL34 tüp kullanmış. Amplinin pre katında ise 2 adet 12AX7 ve 5 adet 12AU7 dual triode tüp kullanılmış. Özellikle sinyal tüpleri alışılagelmiş tasarımların aksine amplinin üst bölümüne eklenmiş soketlere değilde amplinin tabanına yakın bir bölümüne eklenmiş soketlere oturtulmuş. Bu durumda tüplerin sadece üst bölümleri gözüküyor. Aynı durum EL34’ler içinde geçerli. Bu tüplerinde cam kısımları gözüküyor ancak taban kısımları amplinin üst koruma kaplamasının altında kalıyor. Bu arada önemli bir ayrıntı gözden kaçmıyor. Tüm tüp soketleri aynı yönde takılmış. Bu neden dikkat çekici derseniz, cevabı oldukça saçma aslında ama yine de yazayım. Çoğu marka tüpte logolar aynı yöne baktığından ampliye baktığınızda tüm logoları önünüzde görebiliyorsunuz. Bir nevi şekilcilik anlayacağınız. Örneğin Elektro Harmonix veya bu amplinin üzerindeki Golden Dragon’lar gibi güzel logoları olan güç tüpleri kullandığınızda oldukça keyifli bir görüntü çıkıyor. ortaya Ancak insan bu tarz görsel takıntılarından bazen istemeyerek de olsa kurtuluyor. Benim 2A3 SET’imde her bir soket ayrı yöne bakıyor. Neden diye sorabilirsiniz. Cevap çok basit aslında sese ne etkisi var? Bir çok dinozor SET tasarımcısının (Japonlar hariç, onlar bu konularda özenliler) ürünlerini kullanacaksanız bu cevaba kendinizi alıştırsanız iyi olur, sese ne etkisi var?
Bir yorum ekleyin