Londra 2007 Fuarı

Sayın Hakan Kalkan tarafından ziyaret edilen Londra – 2007 Ses ve Görüntü Fuarı izlenimlerini kendi kaleminden sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Umarım bu tarz fuarları ziyaret etme imkanı bulamayan okuyucularımız yazıyı keyifle okurlar. Sayın Hakan Kalkan’a dergimize değerli katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

Eskilere rağbet olsa bitpazarına nur yağardı” demişti bir arkadaşım geçenlerde eski cep telefonlarımızı ne yapabileceğimizi konuşurken, tabii eski derken 2-3 senelik cep telefonlar artık eskimiş oluyor! Ayni arkadaşım pikaba plağını koyup müziği dinlemeyi de eskimiş bir alışkanlık olarak nitelendirip bu atasözünü söylemiş olsa idi, sanırım gecen hafta sonu Londra’ya nur yağdığına şahit olabilirdi! Zira hemen her demo odasında en az bir tane analog sistem görüp, hemen tüm dinletilerin plakla yapıldığına tanık olduğu bir ses fuarını kaçırmış oldu.

Londra’da her sene düzenlenen ve Ingiltere’de bilebildiğim kadarı ile tek ve ciddi sayılabilecek düzeydeki Ses ve görüntü Fuarı 21-23 Eylül tarihleri arasında Heathrow Park Inn Otel’inde gerçekleşti. İrili ufaklı açıkta satış yapan standları de sayarsam 79 adet farklı aktivite ve tam 69 tane dinleme odası ve dolayısı ile ses sistemi fuarın geniş katılımını zannederim anlamaya yardımcı olur. Bu sistemler içerisinde direk olarak firma bazında temsil edilmese de sistem içerisinde yer alan farklı cihaz markalarını da düşünecek olursak envari çeşit bir “audio heaven” dememde sakinci yok sanırım. Yazımın giriş kısmında da belirttiğim gibi, analog kaynak fuardaki pek çok sistemde birinci kaynak olarak kullanıldı. Pek çok hoparlör yada ampli üretici firmalarının dinleti odalarındaki gösteriler birkaçı hariç plak ile gerçekleştirilirken, ayni zamanda çok geniş diyebileceğim bir alandaki plak satış standlarına yoğun ilgi vardi.

Gelelim sistem odalarında dinleyip gördüklerime. Pek çok sistem içerisinde beni ve fuarı benimle gezen iki çift İngiliz kulağını en çok etkileyen üç adet sistemdi dersem yanılmış olmam. İlki bütçesel olarak da diğer ikisine göre ağır basan ve İngiltere’nin en büyük audio ithalatçılarından birisi olan Absolute Sounds’un odası idi. Wilson Duette hoparlörler (2 yollu), Audio Research Reference-3 ve Reference-210 pre/power amplilere, Krell’in EVO-505 SACD player’ı Transparent Reference bağlantı ve hoparlör kabloları ile eşlik etmekteydi. Son derece geniş ve üç boyutlu bir sahne, doğala yakin enstrüman tınıları yanında, bir 2-way’den beklenmeyecek şekilde dinamik bir ses, daha sonraları pek çok odada değişik tarzda sistemler ve sesler dinlememe rağmen aklımda en çok kalanı oldu. Tabii bu sistemin 55,000 Pound civarında bir liste fiyatı ile (İngiltere fiyatları ABD fiyatlarının genelde çok üzerinde seyrediyor buna da belirtmeliyim) alici beklediğini düşünürsek, iyi bir ses dinletmesi sürpriz sayılmamalı, ama fuarda bu sistemden daha pahalı olmasına rağmen -ya fine-tuning ya oda sorunlarından da kaynaklanması muhtemel- pek iç açıcı sunumu olmayan sistemler de dinlediğimi belirtmeliyim. Absolute Sound’un 2. odası bütçesel olarak bu ilk sisteme göre daha hesaplı tutulmuş bir sistem odası idi, Martin Logan Purity aktif hoparlörler ve PrimaLuna Prologue-3 ve Mono-7 pre/power amplilere, Prologue cd player-8 eşlik ediyordu. Sahne bazında gerçekten etkileyici ve yumuşak bir sunumu olan sistem bende tam bir tubeheaven izlenimi bıraktı. Hesaplı derken göreceli hesaptan bahsediyoruz tabii, yaklaşık 10,000 pound liste fiyatlarına sahip bir sisteme ancak göreceli hesaplı denebilir! Absolute Sound’un 3. odası tamamen Krell’e ayrılmıştı (sonra değineceğim).

Evet, gelelim en çok beğendiğim 3. demoya: Roksan odasında buyuk bir keyifle müzik dinledim, özellikle analogdan beslenince sistem harika müzik tınıları üretti, odanın küçüklüğüne ve hiçbir akustik düzenleme ve fine-tuning yapılmamasına rağmen son derece lezzetli çalması aklımda kaldı. Sistemi özetleyecek olursam analog kısım Roksan Xerxes 20 pikap, Artemiz Precision pikap kolu, ve Ortofon’un yeni çıkardığı ve dünyanın en gelişmiş iğnesi olarak lanse ettiği PW iğneden oluşuyordu. Pre ve power ampliler de (sanırım) Roksan’in yeni Platinium serisiydi, hoparlör de Roksan Caspian FR-5 idi. Özellikle müthiş dinamik ama kesinlikle dinleyeni yormayan çok da huzurlu olmayı başarabilen ender bir dengeye sahip sunumu ilginçti. Özellikle Ortofon PW odyofil dünyasında ses getireceğe benzer. Önceden de bahsettiğim gibi, bazı odalarda beklentimin altında bir ses dinlediğimi itiraf etmeliyim, ama bu direk olarak cihazlara ithaf edilmemeli, zira dinleme odasındaki problemlerin ve fine-tuning yapılmadan gelişi güzel çatılan bazı sistemlerin istenilen dinleti etkisini yaratamadığı bu tur organizasyonlarda çokça rastlanan bir durum. Krell ve MBL, belki de beklentim çok olduğu için bu açıdan değerlendirebileceğim demolardı. Birbirlerine Krell CAST ile bağlı EVO-900 mono power ampliler, EVO-202 preampli, EVO-505 SACD player ve yepyeni Krell hoparlörden oluşan Krell sistemi büyük ancak hiçbir şekilde yansıma yalıtımının olmadığı dinleme odasında, ayni zamanda ses şiddetini gereğinden fazla yükselterek bir demo tercihinde bulununca -hoparlör hariç 53,000 pound liste fiyatı olan bir sistem açışından- istenilen noktaya erişemedi.

Bundan birkaç ay evvel EVO-1 ve EVO-2 kombinasyonunu dinlemiş “şanslı odyofiller” den birisi olarak bu durumun sistemden çok oda akustiği yada benzeri bir sorun olduğunu düşünüyorum. Krell demosundaki ilginç bir urun de yeni piyasaya sürdükleri KID ( Krell Ipod Dock) D/A converter idi, hem Single Ended hem de balanced çıkışı olan bu urunu önümüzdeki donemde PAPA dock isimli bir entegre ampli destekleyecek (KID’in İngiltere satış fiyatının 1150 pound olduğunu dikkate alarak, gelecekteki hifi ve hiend sistemlerinde dijital mecranın gidişatı ile ilgili bir anlam çıkarmak mümkün: sanırım bir sure sonra hard disk-drive’lar, dönen bir diskten lazer ile bilgiyi okuyan ve bunu analoga çeviren CD çalarlarımızın yerini alacak). MBL bileşenleri ve yine omnipod’lar MBL hoparlörlerden oluşan MBL sistemi de küçük bir odaya hapsolmasından dolayı kendisini tam ifade edemeyen durumda kalmıştı.

Bu yazıya sığamayacak kadar çok sistem ve oda içerisinde, en çok beğendiğim yada etkilendiğim sistemleri biraz da detaylandırarak anlattım.

Bunun yanisira, Avid Reference pikap ve pikap kati, Brinkman pikap kolu ve Benz LP den oluşan analog kaynak ve gerisi Naim’den oluşan sistem odası da özellikle CD ile karşılaştırmalarda hemen tüm dinleyenler üzerinde anında etkili olması açışından ilginçti, plak çalarken odadaki nüfus artarken, CD’ye döndüğünde nüfus birden azalmakta idi!

DCS, Meridian Audio, MBL, ProAc, EAR, Naim, Chord, Electrocompaniet, Michell, VTL, Sonus Faber, Verity gibi markaların da direkt yada sistemler içerisinde bulunan çeşitli ürünleri vasıtası ile iştirak ettiği fuarda ayrıca Origin Live, Acoustic Solid, Avid, Transcriptors, Pro-ject gibi pikap üreticilerinin ürünlerini de ilk defa dinleme fırsatım oldu. Bu arada görüntü ve ev sineması sistemleri konusunda gündemi çok geriden takip eden birisi oldurumu belirtmeliyim. Ancak HD-DVD formatı ile Blueray formatının görüntü karşılaştırması gerçekten çok ilginç ve eğlenceli idi. Ben dahil tüm demoya katılanlar iki formatı da birbirine üstün bulamadık.Format savaşlarının bu alanda da yaşanacağını düşündükçe bu yeni formatlara biraz mesafeli durmanın iyi olacağını düşündüm demo sonraki. Ama normal DVD ve Blue-Ray DVD karşılaştırması yapılınca da farkı görünce gözlerime inanamadığımı belirtmeliyim. Görüntü hobisi olan arkadaşlara kolay gelsin diyelim! Fuar çıkışı yorgun ve kulak algılaması iflas etmiş şekilde eve dönerken analogun yükselişini, buna rağmen benim en çok aklımda kalan ve beğendiğim üç sistemden ikisinde analog katı bulunmayışını düşünüyordum.

Bu durum önce bir ikilem gibi görünse de esasında doğru sistem düzenlemesi ve cihazlar arası yakalanacak sistemsel sinerjiden başka bir şey değildi (Tabii bu beğendiğim sistemlerde bir de ayrı analog kaynak olsa ve onlarla demolar tekrarlansa idi nasıl olurdu bilemiyorum). Ancak elliyi aşkın çok değişik ses ve sunumları olan sistemi dinleyip ve kulaklarım iflas ettikten sonra diyebilirim ki plak bir şekilde bu sinerjiyi daha kolay yakalıyor, kendini daha kolay sevdiriyor, ister format farkı diyelim, ister çalışma prensibi ister frekans bandı…Bir bilge odyofilin bir zamanlar dediği gibi “dünya döndükçe kulak daha iyisini arayacak!”

Hakan Kalkan

Tags: