1979’da Sony tarafından tanıtılan portatif stereo kaset çalar markası Walkman’in 40. yılı kutlanıyor. Stereo Mecmuası okuyucularının yaş ortalaması düşünüldüğünde bir çoğumuzun hayatında bir Walkman’i olmuştur diyerek sizi nostaljik bir yolculuğa çıkartmak istiyoruz.
İkinci Cihan Harbinin sonrasında ev eğlencesi anlayışının değiştiğini ve dev firmaların temellerinin atıldığını yazıp çizeriz hep. 1950’lerin sonlarında ev eğlencesinin gözde aracı olan radyolar yavaş yavaş portatif hale gelmeye başladılar. Taşınabilir radyoların yanı sıra, taşınabilir bant okuyucularda çok pahalı olsalar da, ulaşılabilir hale gelmeye başlamışlardı. Tüm bu cihazlar ilk çıktıkları dönemlerde çok pahalıydılar ve sıradan insanların hayatlarına girememişlerdi. Özellikle kaydediciler, bambaşka amaçlar ile tasarlanmaya başlamıştı. Casuslar, devlet kurumları derken bu cihazların gazeteciler için mükemmel birer araç olduğu anlaşıldı 1940’ların hemen sonunda kurulan Sony, 1970’lere gelindiğinde dev bir firma haline gelmiş, global olarak tanınmış bir firma haline gelmişti.
Sony’nin Onursal Başkanı olan Masaru Ibuka, firmanın 1970’lerin sonunda tasarladığı TC-D5 taşınabilir kasetçaların kullanıcısı idi. Bu cihaz aslında taşınabilir bir kaset kaydedici olarak tasarlanmış ve profesyonel kullanıma yönelik bir çok ayara sahip idi. Ibuka, artık bir dünya devi olan Sony’nin başkanı olarak dünyanın dört bir yanına uçarken bu cihazı müzik dinlemek için kullanıyordu. En sonunda cihazın boyutu, ağırlığı ve gereksiz özellikleri Masaru Ibuka’nın canına tak etmiş olacak ki, Sony Genel Müdüründen kendisine, gezilerinde yanına taşıyabileceği basit ve taşınabilir bir müzik seti bulmasını istedi. Sony’nin kaset kayıt departmanının o dönem başındaki Kozo Ohsone’ya bu talep iletildi. Bunun üzerine Sony tasarımcıları TC-D5 modelini mercek altına alarak sıradan bir kullanıcının ihtiyaç duymadığı tüm özellikleri cihazdan atmaya başladılar. TC-D5’i kapsamlı ayar seçenekleri ve kayıt özellikleri olmayan basit bir stereo kaset çalar haline getirdiler. Madem bu bir kaset çalardı, güzel bir kulaklığının olması gerekiyordu ve raflarından uygun bir kulaklığı cihaza entegre ederek başkan Masaru Ibuka’nın odasının yolunu tuttular.
Ohsone, taşınabilir müzik çalar fikrini oldukça benimsemişti. Pil ile çalışan daha da küçük bir kasetçalar prototipi üretmeyi başardı. Başkan Ibuka bu küçük stereo kasetçalardan oldukça etkilendi. Sony’nin yönetim kadrosu bu cihazın pazar potansiyelini gördü ve kolay taşınabilir bir kasetçaların büyük bir potansiyeli olabileceğini düşündüler. Sony, resmi olarak kaset kayıt departmanına, ses kalitesinden ödün vermeden satış fiyatının 40.000 Yen’in altında bir kasetçalar üretme görevi verdi. Ekip, bir yandan üretim maliyetini düşürmek hemde cihazın daha hafif olması için hummalı bir çalışma sürecine başladı. İlk olarak ilk prototipte 400 gramlık ağırlığa sahip kulaklıklar 50 grama düşürülür. Cihazın elektronikleri yeniden tasarlanır. Gövde tasarımı elden geçirilir ve 21 Haziran 1979’da yeni cihaz Japonya’da pazara sürülür. Cihazın ismi ise Walkman olmuştur.
Şimdi kolaylıkla yazıyoruz ancak ortaya çıkan cihazın bir ismi yoktu. Kozo Ohsone cihaza Walkman adını vermişti.Cihaz, Sony yönetim kurulunun önüne gelince tartışmalar başladı. Walkman isminin Amerika ve Avrupa pazarları için komik olacağı sanki Japonca bir kelimenin çevirisi gibi durduğunu düşünen yönetim haldır haldır isim bulma yarışına girdi. Dönemin hatıratlarında yazdığına göre, ‘Walky’, ‘Soundabout’, ‘Stowaway’ ve ‘Freestyle’ gibi son derece acayip isim önerileri geliyordu. Bu arayışların sonu bir yere varamayınca çok da gönüllü olmadan Walkman isminde karar kılındı. 1986 yılında daha Walkman’in ortaya çıkmasının 10 yılı dolmamışken, Walkman kelimesi Oxford sözlüğüne girdi ve taşınabilir kasetçaları tanımlayan bir kelime olduğu kabul edildi. Tasarımcısı Kozo Ohsone, yönetim toplantısına girip, “bu da size kapak olsun” dese adamın hakkıdır diye düşünüyorum :)
Walkman’in piyasaya çıkmasından hemen önce basın bu işe pek sıcak bakmamıştı. Görüntüsü sevilmemiş, konsept anlaşılamamış ve en önemlisi kayıt özelliği olmayan bir kasetçaların ne işe yarayacağı konusunda bir konsensus hakimdi. Sony, bu olumsuz yorumları neredeyse hiç kaale almadı ve ürünü piyasaya tanıtmak için hazırlıklara başladı. Sony üst yönetimi ürünleri geleneksel şekilde tanıtmak istemedi, bir basın toplantısı düzenlemek yerine, gazeteciler için bir gezi programı düzenlediler. Otobüs gezisi olarak tasarlanan basın toplantısında her basın mensubuna dinlemeleri için birer Walkman verildi. Müzik dinleyerek Sony’nin açıklamalarını yapacağı alana götürülen basın mensuplarını burada yaratıcı bir gösteri daha bekliyordu. Bisiklete binerken müzik dinleyen insanlar, yürürken müzik dinleyen insanlar derken basın mensuplarının önyargıları da kırılmış oldu, insanların istedikleri zaman ve yerde seçtikleri müziği dinlemelerine izin veren bu yeni ürünü beğendiler.
Sony, gazetecileri etkilemeyi başarmış olsa da, satışlar iyi gitmiyordu. İlk ay boyunca toplamda 3.000 adet Walkman satabildiler. Dev Sony için bu son derece komik bir rakamdı ancak firmanın pes etmeye niyeti yoktu. Pazarlama faaliyetlerinin farklılaştırılması gerektiğine karar verdiler, ve Walkman’in reklamını yapmak için metro, tren ve diğer toplu taşıma araçlarında seyahat edecek bir ekip oluşturuldu. Sony, gençleri hedef almaya karar verdi ve Tokyo’nun gençler için popüler semtleri ve sokaklarında dolaşmak için gençleri işe aldılar. Bu gençler, yoldan geçenlere Walkman’i dinletiyor ve kişisel olarak deneyimlemelerini sağlıyorlardı. Sony pazarlama departmanı bununla da kalmadı, Walkman’le poz vermek için genç pop yıldızları ile anlaştı ve bu fotoğraflar dergilerde yayınlanmaya başlandı.
Sony pazarlama departmanı geleneksel televizyon reklamları, gazete ilanları yerine interaktif bir pazarlama stratejisi ile devam etme kararı aldı ve bir sonraki ay 3.000 olan satışlar tam 10 katı artmıştı. Bu rakam Sony’nın satmayı umduğu rakamın üzerindeydi ve stoklar tükenmişti. Bir de siparişlerin ardı arkası kesilmiyordu. Walkman tutmuştu!
Sony’nin kendi evinde işler yolunda gidiyordu ancak tabii ki işler karışacaktı. 1980 yılında Andreas Pavel isimli bir tasarımcı tarafından açılan dava ile Sony fena halde afalladı. Andreas, 1972’de ‘Stereobelt’ adını verdiği taşınabilir bir kaset çalar icat etmiş ve bu ürünü dönemin büyük üreticilerine satmaya çalışmıştı. Yamaha ve Phillips firmaları halkın açık havada kulaklıkla müzik dinlemek gibi bir isteği olmadığı iddiası ile reddettiler . Andreas Pavel bunun üzerine Stereobelt yani “Stereo Kemer” için bir dizi ülkede patent başvurusunda bulundu. Sony ve Andreas arasındaki dava ve görüşme süreci 1980 yılında başladı. Uzun mahkeme sürecinin ardından Sony, belirli ülkelerde satılan her Walkman için telif ödemeyi kabul etti. Ancak, Andreas’ı ürünün mucidi olarak kabul etmediler. Andreas yine memnun değildi ve 1989’da bir dizi dava ile harekete geçti. Sony sonunda Andreas’la mahkeme dışı bir anlaşmaya yapmayı kabul etti. Dedikodulara göre 10 milyon Dolarlık bir ödeme yapıldı. Andreas’a taşınabilir stereo kasetçaların mucitlerinden birisi olduğunu tanıdılar. Ancak Sony dokümantasyonunda her zaman Kozo Ohsone ismi ön planda kalmaya devam etti.
Sony, 1980’lerin başından itibaren sert bir rekabetle karşı karşıya kaldı. Gerek Amerikalı üreticiler, gerek Japon üreticiler bir çok taşınabilir kasetçalar ile Sony ile kıyasıya rekabete başladılar. Her firma tüketiciye cazip gelecek özellikler eklemek için birbiri ile kıyasıya bir rekabet yaşadı. Bu dönemde Sony’ninkiler hariç bir çok efsane model ortaya çıktı. Ancak bu başka bir yazının konusu olsun…
1986 yılında Sony, Walkman’a veda etti. Çağın değişmesi ile kompakt disk çalan Discman’in dönemi başlamıştı. Bu sürecin arkasından dijital müzik çaların zamanı geldi ve Apple iPod ile ortalığı domine etti. En sonunda ise cep telefonlarındaki gelişmeler ile taşınabilir müzik dünyasının yeni kralı oldular. Bu süreci de yakında ele almaya çalışacağım.
Walkman üretimi çok yakın bir tarihe kadar devam etmiyor muydu?
Bildiğim kadarı ile hayır. Ancak Sony MP3 çalarlarını ve benzeri dijital müzik ekipmanını bu isimle anıyordu diye hatırlıyorum.